00:13 - 12 yaşındaki kayıp kız çocuğu S.K.’yı Esra Erol 24 saat içinde buldu.
13:02 - Türkiye’nin ‘’model ve oyuncu yıldızları’’ belli oluyor …
23:18 - Antalya’dan yaz coşkusu
15:43 - İstanbul Havalimanı’nda maymun çiçeği virüsü alarmı
15:26 - Işın Karaca, Karşıyaka Meydanı’nda ücretsiz çiçek tohumu ve binlerce fidan dağıtacak
13:30 - Yıldız Tilbe Tarzı.
12:15 - Ayhan Aşan balıkçıda dudak dudağa !
13:51 - UZM. DR. TİMUR HARZADIN: “PSİKOLOJİK EĞİTİM DESTEĞİ HERKESE GEREKLİ”
00:41 - Ünlü sunucu Raif Akyüz’ün bu haftaki konuğu ünlü şarkıcı Tuğba Ünal oldu
Bu yolculuğa “geçmiş-şimdi-
Ankaralı çağdaş sanatçılardan Dilek Yalçın’ın “Zaman Yolculuğu” adlı solo sergisi, 2 Şubat’a kadar Ziraat Bankası Kuğulu Sanat Galerisi’nde başkentli sanatseverlerle buluşuyor.
Çağdaş sanatın genç temsilcilerinden Dilek Yalçın’
2016 yılından bu yana Contemporary İstanbul dahil olmak üzere gerek yurt içinde gerekse yurt dışında pek çok fuar ve karma sergiye katılmış olan sanatçı Dilek Yalçın, bu sergisinde günümüzde kullanımdan kalkmış pek çok objeyi tuvaline aktarıyor. Bu objeler artık kullanılmıyor olsalar da arşivsel olarak, tarihin bir noktasında asılı haldeler. Ve bu objelerle karşılaşmak izleyiciyi belki eski çağlara belki kendi geçmişindeki bir sese, kokuya ya da bir anıya ulaştırıyor. Sanatçıya göre; objeler zamanı algılamamızı sağlıyor ve bu fark ediş, bu bellek olmasa, belki de zaman hissimiz olmayacaktı. Yalçın, “Zaman Yolculuğu” sergisinde daha çok tedavülden kalkan veya evrilerek elektronikleşmiş ya da sanal dünyada yerini almış nesneleri, sanat eserine dönüştürerek onlara ölümsüzlük atfediyor. Guaj ve akralik boyalarla oluşturduğu eserlerini kökeni M.Ö. 5. yüzyıla dayanan, insanlık tarihinde kullanılmış en eski kumaş olan keten bezinden oluşan tuvallere resmeden Yalçın, zaman kavramının geçmiş ile şimdi arasında kurduğu köprüye antik sayılabilecek bir malzemeyi güncel sanata uyarlayarak bir nevi göndermede de bulunuyor.
2 Şubat’a kadar Ziraat Bankası Kuğulu Sanat Galerisi’nde izlenebilecek “Zaman Yolculuğu” sergisi ironik bir şekilde seyirciyi geçmişe doğru yolculuğa davet ederken, varoluşsal bir kaygı unsuru olan zaman olgusunu “geçmiş-şimdi-gelecek” üçlemesi olarak parçalamak yerine, “bellek-neşe-beklenti” kavramları üzerinden yeniden tasarlıyor.