20:00 - 21 Yaşındaki “Model of Models 2024” Kraliçesi Semanur Aslan Hız Kesmeden İlerliyor
12:50 - ENES FURKAN BİLGİÇLİ İMZALI “GLOBAL STAR AWARDS” GÖRKEMLİ TÖRENLE SAHİPLERİNİ BULDU
11:51 - Coşkun Sabah’ın Açıklamaları Tepki Çekti: Talat Er’den Yanıt Gecikmedi
14:58 - Mine Ayman ve Erdem Tunç’tan “Sev Beni” Dinleyicilerle Buluştu!
09:53 - Gastrofill Dergisi: Türk Gastronomisinin Zirvesindeki Yolculuğuna Devam Ediyor
08:34 - KADER YILDIZ USTA OYUNCU HALİL ERGÜN İLE BULUŞTU
12:03 - Uluslararası Girişimcilik ve Başarı Ödülleri 2024: Yılın En Prestijli Törenine Hazır Olun
11:43 - Coşkun Çelik’ten İddialı Şarkıya İddialı Yorum
08:46 - Model of Models 2024 Grand Finali Tamamlandı: Kral ve Kraliçe Taçlarını Taktı
Hukukçu Figen Çalıkuşu İliç’teki facianın 24 yıl öncesine giderek “Bu ülke, ‘kandan para yapan’ bu ekonomiye sessiz kalıyor.” diyerek isyan etti.
Hukukçu Figen Çalıkuşu, Karar Gazetesi’nde yayımlanan köşe yazısında Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Anagold şirketine bağlı altın madeninde meydana gelen maden faciasın 24 yıl öncesine giderek şirketin bölgeyi nasıl kapattığını ve neler yaparak faciaya zemin hazırladığı anlattı.
“Cinayet suçunun cezası hele ki taammüden olduğunda ömür boyu hapis iken “cinayet ekonomisinin” gerçek faillerinin bir gün bile ceza aldığını görmüyoruz.” İfadelerini kullanan çalıkuşunun yazısının ilgili kısmı şöyle:
“Cinayet ekonomisi ağlarını 2000’de örmeye başladı İliç’de… İlk gelen Çukurdere Madencilik Limited Şirketi oldu. Çukurdere Madencilik’in şimdiki Anagold Madencilik A.Ş’ye dönüşmesi gene aynı yıl, 2000’de.
Bu dönemde yönetmelik değişiklikleri yapıldı. Böylelikle, mera arazileri ve ormanlar maden sahasına dönüştü.
Anagold özel mülkiyete tabi tapulu arazileri de istiyordu. Yerel halkın tepkisini çekmemek, köylüleri ikna etmek gerekecekti… Köylüleri ABD’ye turistik gezi ile ikna turlarına başladı.
Tura ilk katılanlar köylerin muhtarları ile ileri gelenleri oldu.
İkinci, üçüncü tur “talihlileri” dönemin Kaymakamı, Belediye Başkanı, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri ve valilik bürokratları idi, liste liste geziler devam etti.
Sonra sıra köylülerin arazilerini kapatmaya geldi.
Fiyat 1 ise 5 katı fiyat verildi.
Ancak tarlaları satın almak yetmedi.
Şirket, Çöpler köyünün boşaltılmasını da istiyordu. Çöpler köyünde bulunan yaklaşık 40 hane Karasu Nehrin’in kıyısına taşındı. 230 köylü 2015 yılında bu yeni bölgeye yerleştirildi. 40 hane için 40 yeni dubleks ev inşa edildi.
Bir başka yöntem de diğer köy olan Sabırlı Köyünde denendi.
Maden şirketi ve köylüler arasında, Ekonomik Yer Değiştirme ve Geçim Kaynakları Destek Protokolü adında belgeler imzalandı ve kurulacak maden ocağına rıza gösterecekleri ve dava açmayacakları taahhüdünde bulunan köylülere şirket tarafından 130’ar bin lira ödeme yapıldı.
Bunlar Anagold’un yereldeki taammüden çalışmaları idi. Erzincan ilindekilerini, Ankara dehlizlerindekini varın siz düşünün.
Tam bu sıralarda 2009 yılında Berat Albayrak’ın CEO’luğunu yaptığı Çalık Holding’e bağlı Lidya Madencilik ile birleşme yaşandı.
2010’da Çöpler Altın Madenini işleten Anagold’un yüzde 80’i ABD-Kanada ortaklı SSR Mining’e, yüzde 20’si ise Lidya Madencilik’e ait hale getirilmişti.
Dünya “siyanürlü madenciliğe” karşı gerekli tedbirleri alırken aynı şekilde yerli feryatlar da çoğalıyordu.Birçok yerde olduğu gibi Türk Tabipler Birliği Halk Sağlığı Web Sitesinde “Siyanürle İlgili Madencilik ile ilgili görüş” raporu yayınlanıyordu.
Tarih 25 Mayıs 2021.
Rapordan aktarıyorum:
“Ağır metal ve kimyasal yüklü atıklar tıpkı siyanürleme alanlarında olduğu gibi depo alanlarındaki jeomembran sızıntıları, taşkınlar ve baraj çökmesi kazalarıyla da tatlı suya ve toprağa karışır.
Birleşmiş Milletler Çevre Programına (UNEP) göre dünyada son 30 yılda 70’ten fazla ciddi atık maden barajı kazası yaşanmıştır. Bu kazalarda binden fazla insan hayatını kaybederken, bir o kadarı yaralanmış, onlarca insan kaybolmuştur, milyonlarca insan temiz içme suyuna, sağlıklı gıdaya ulaşamamıştır.”
Ve nasıl önlem alınması gerektiğini mutlak bir kesinlikle vurguluyor:
“Biyolojik çeşitlilik, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek derecede toksik bir kimyasal olan ‘siyanürlü liçleme’ kesinlikle yasaklanmalıdır.”
Üyesi olmak için başvurduğumuz Avrupa Birliği kendi üyelerinde 2010 yılında siyanürü yasakladı… 14 yıl önce… Biz aldırmadık.
Türk Tabipler birliği halk sağlığının tehdit altında olduğunu vurgulayarak “yasaklayın” diye haykırdı… Biz aldırmadık.
Bunca net, somut ve açık “cinayet” uyarılarına rağmen yargı, yasama ve yürütme bu katliamı neden önlemedi?
Felaketin gelmekte olduğunu kayda geçiren savcılık sonunda niye takipsizlik kararı verdi?
Çünkü “cinayet ekonomisi” dediğimiz bu korkunç ekonomi, insan kanını “paraya” çeviriyor. Kanla beslenip büyüyor.
Bu ülke, “kandan para yapan” bu ekonomiye sessiz kalıyor.”