20:52 - KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Citrino Holding Kurucusu Ada Demir ile Buluştu
00:13 - 12 yaşındaki kayıp kız çocuğu S.K.’yı Esra Erol 24 saat içinde buldu.
13:02 - Türkiye’nin ‘’model ve oyuncu yıldızları’’ belli oluyor …
23:18 - Antalya’dan yaz coşkusu
15:43 - İstanbul Havalimanı’nda maymun çiçeği virüsü alarmı
15:26 - Işın Karaca, Karşıyaka Meydanı’nda ücretsiz çiçek tohumu ve binlerce fidan dağıtacak
13:30 - Yıldız Tilbe Tarzı.
12:15 - Ayhan Aşan balıkçıda dudak dudağa !
13:51 - UZM. DR. TİMUR HARZADIN: “PSİKOLOJİK EĞİTİM DESTEĞİ HERKESE GEREKLİ”
Adım Asil Ebrar…
Aralık 1989’de Aysel olarak doğan ama yaşadığı onlarca, yüzlerce eziyetten sonra hayata rest çekmek için Asil olmaya karar veren Aysel…
5 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak doğan ama en büyük çocuk hele kız çocuğu olmanın verdiği ağırlığın altında belide yüreği de iki büklüm olan Asil…
7 yaşında iken Haziran 1997’de babam bir iftirayla cinayete kurban gittiğinde 7 yaşındaydım, babam öldüğünde 80 yaş büyüyen en büyük kız çocuğu olarak okumak isteyen ancak lise birinci sınıfa giderken daha 14 yaşında iken okuldan alınıp kocaya verilen zorla evlendirilen bir kız çocuğu olarak ve daha çocuk olmayı beceremezken 16 yaşında ilk çocuğunu kucağına almak zorunda kalan Asil…
Evet 14 yaşında dayımın oğlu ile zorla evlendirildim ve Mardin’in bir dağ köyüne çocuk gelin olarak gittim.
7 yıl boyunca dağ köyünde kalabalık bir aile içinde çobanlık yaptırdılar, hakaret ettiler, ezdiler, dövdüler.
2.çocuğumu kucağıma aldığımda daha yeni reşit olmuştum yani 18 yaşında idim, çocukluğunda kaybolan ama reşit olunca 2 çocuk annesi olan bir kadındım.
7 yıl dağ köyünde 22 kişi ile 3 odali toprak evde yaşadıktan sonra ilçeye taşınmak için verdiğim mücadelem belki hayatımda kazandığım ilk savaşımdı çünkü 7 yılda o dağ köyünde kalabalık bir aile içinde varlığı yokluğu belli olmayan, çocukluğu, gençliği kaybolan bir anne olarak bu benim için büyük bir başarı idi.
Derik merkeze taşındıktan sonra kocamın sürekli iş için şehir dışında çalışmasından dolayı evin tüm sorumluluğu, çocukların zorluğu ile mücadele ettim.
Lise birinci sınıftan alınıp evlendirilmem bile okuma hevesimi hiçbir zaman kırmadı.
4 çocuk annesi olmama rağmen okulumu kaldığım yerden açıktan okuyarak liseyi bitirdim.
Yaşadığım coğrafyada ayakları üstünde duran bir kadın çoğu insan için potansiyel bir tehlikedir maalesef.
2018’de sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü olarak yer alıp, köy okullarında okuyan çocuklara, çocuk yaşta evlendirilen kadınlara destek olmak için canla başla mücadele verdim çünkü bende hem okuyamayan hem de çocuk yaşta evlendirilen bir kadındım ve aynı kaderi onlar yaşamasın diye mücadele verdim.
Ama yaşadığım coğrafyanın malum zihniyeti bu mücadeleme bile engel olmaya çalıştı.
Buna en büyük içinde bulunduğum ilçedeki hasetli kıskanç Çocuklar için verdigin bu mücadelenin bile önüne geçmek isteyen fesat insanlar ve engel eşim ve ailesi idi çünkü onlara göre bir kadın evinde oturmalı, çocuk doğurmalı ve dış dünya ile teması sınırlı olması gerekiyordu.
Ben bu sınırı da engeli de aşmak için ayrı bir mücadele verdim, eşimin ve onun abisinin hakaret ve işkenceye varan fiziki şiddetine rağmen yılmadım.
İçinde olduğum sosyal sorumluluk projelerin farkına varan dönemin Derik Belediyesi (Kayyum atandığı için ilçe Kaymakamı aynı zamanda Belediye Başkanı idi) beni sözleşmeli personel olarak Kültür Sosyal İşler Müdürlüğünde işe aldı (2020).
Ancak burada da zorluklar bitmedi, bölge insanı olmam nedeniyle bir kesim beni terörist damgası ile yaftalamaya çalışarak önüme durmadan engeller koymaya çalıştı.
Ve tabi Derik gibi bir yerde 4 çocuklu bir annenin bir kadının çalışması büyük bir kabahat gibi görülüp aile baskısı ayrı bir işkenceye dönüştü, aynı hakaret ve fiziki şiddetler durmadan devam etti.
Yılmadım…
Derik gibi küçük bir ilçede, örfün, törenin ve yazılı olmayan kanunlara rağmen baskılara, hakaretlere, dayaklara dayanamayıp 2020 yılında boşanmaya karar verdim.
İlk ve en büyük tepki kendi öz ailemden yani annemden, kardeşlerimden ve öz amcalarımdan geldi, dışladılar, hakaret edip kovdular.
Yılmadım…
Çocuklarımın geleceği için olan birikimlerime boşanma aşamasında olan eşim ve ailesi düzenbazlıklarla hilelerle el koydular. İçinde olduğum evi de birikimle aldığım başka bir evi de elimden alıp 4 çocukla kiralık eve girmek zorunda kaldım.
Yılmadım, davamdan vazgeçmedim ve 2022 yılında boşandım.
Evliliğimiz boyunca çocuklarımla ilgili tek bir sorumluluk almayan sözde eşim, ailesi ve benim kendi ailem bile üzerimdeki baskıları arttırarak devam ettirdi.
Yılmadım…
Başı dik, ayakları üstünde duran ve başarmak için ant içen bir kadın olarak Derik gibi bir yerde dul kadın olmayı göze alıp mücadeleme devam ettim.
Bütün bu mücadeleyi tek başıma yaptım, yanımda kendi öz ailem bile yoktu çünkü onlara göre boşanmak demek ölüm demekti ve beni dışladılar.
31 Mart 2024’te yapılan seçimle belediye yönetimi bu kez DEM Partisine geçince benim için de yeni bir mücadele başladı.
Çünkü 2020de kayyum idaresinde olan belediyede işe girdiğim için bu kez de devletçi, yandaş yaftası ile üzerimde büyük baskılar oluşmaya, mobingler uygulanmaya başlandı.
Düşünün işe girerken terörist olarak görenler sonrasında devletçi olarak baskı oluşturmaya başladı.
Yani hem terörist hem devletçisiniz..!!!
Tam olarak ne idim.?
Bir anne idim,
Çocukları için mücadele veren işini yapmaya çalışan bir kadın…!
Doğayı, hayvanları seven yaşadığı kaderi başkaları yaşamasın diye canını dişine takan ve bütün mücadelesini bunun için veren bir kadın, bir anne…!
Bu kez yıldım, pes ettim çünkü gücüm kalmamıştı.
Bana tazminat verilmemesi için işten atamayan zihniyet üzerimde kurdukları baskı ve mobing ile istifa etmek zorunda kaldım.
Ortada kaldım…
Boşandığım için beni dışlayan ve kabul etmeyen ailemin yanına gidemezdim.
Derik gibi bir yerde, kiralık bir evde 4 çocuğu ile işsiz ve dul bir kadın olarak gidecek hiçbir yerim yoktu.
Kolumu kanadımı kırdılar ve tek suçu, güçlü, ayakları üstünde durmak isteyen bir kadın olmak olan ben; PES ettim…
Gidecek yerim kalmadığı için bin bir mücadele ile buraya gelmekten başka hiçbir seçeneğim kalmadı.
Günlerce çocuklarımla yağmurda soğukta çoğu kez yürüyerek bu yolu kat edip gelmek zorunda kaldım çünkü yaşayacak yerim yoktu, çocuklarımın geleceği için bu tek seçeneğimdi.
Zülfü Livaneli’nin “Huzursuzluk” kitabında dediği gibi… “Ben sadece bir insandım, bir çocuktum”
Gücümün tükendiği yerde mücadelesini yeniden başlatmak için buradayım. Huzurunuzda şunu belirtmeme müsade edin lütfen…
Belki şu ana kadar bu mahkemede bu ülkeye iltica etmek isteyenlerin büyük çoğunluğu siyasi, ideolojik nedenlerden dolayı olabilir.
Ancak ben ne siyasi ne de ideolojik olarak herhangi bir talepten dolayı iltica talebinde bulunmuyorum ben bir kadın bir anne olarak size bir talepte bulunuyorum.
Yaşadığı coğrafyada ezilen, hor görülen 14 yaşında evlendirilen bir çocuk gelin olarak sizden yardım bekliyorum.
Yaşadığı zorluklarla mücadele etmek için çalışmak zorunda kalan ancak buna da izin verilmediği için buraya gelmek zorunda kalan bir anne bir insan olarak sizden yardım istiyorum.